"Rabbimiz! bize peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin".
" Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır"
(Al-i İmran suresi 194-195.ayet mealleri).
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Dünyanin farklı coğrafyalarında müslüman kardeşlerimiz akıl almaz acılar yaşıyor işkence görüyor,açlıkla ve çeşitli acılarla imtihan veriyorlar.Erkekler,kadınlar,kundaklardaki bebekler bile işkenceden nasibini alıyor.Bütün bunlar karşısında dünya devletleri adeta kör,sağır ve dilsizler.Ne kadar müslüman ortadan kaldırılırsa onlar bunu kâr görüyorlar.Göstermelik eleştirilerden öteye geçmiyor tepkileri.Bu böyle gelmiş böyle gidecek,Hak ve batıl mücadelesi kıyamete dek sürecek.
İşte bu mücadelede kanlarını,canlarını,mallarını ortaya koyan erler var.
Bu acılara duyarsız kalmayan içi acıyan her müslüman bu yolda imkanı ölçüsünde mücadeleye katılıyor.Bu mücadele bazen canla,bazen malla,bazen dil ile,dua ile yapılıyor.
Hiç şüphesiz Allah'ın dinini yüceltmek uğrunda mücadele edenlerin en şereflileri ise mücadeleye hem duası,hem canı,hem malı,hem dili ile ve bütün imkanları ile girişen,cihada bizzat katılan kahraman mücahidler.Onlar dünyayı arkalarına atıp cennetlere,hurilere sevdalanan yiğitler.Onların bu sevdasını kimse kınama hakkına sahip değildir.Çünkü bu sevda gönüllere önce Kur'an,sonra Rasulullah'ın sünneti ve sahabe efendilerimizin örnek hayatları ile nakşedilmiştir.Hiç kimsenin eceli gelmeden ölmeyeceğine iman etmişiz,ölümün de yalnızca bir defa geleceğini idrak etmişiz.İşte bu mücahidler ölümlerin en güzeli,en kolayı ve en şereflisine,şehadete talib olmuşlar bu yola baş koymuşlar.Kimi bu yolda şehid olmuş,kimi de şehadeti beklemekteler.Bu satırları ve aktaracağım hadis-i şerifleri onlara ithaf ediyor,yatağında bile ölse,o mertebeye çıkacağı müjdelenen bahtiyar kullardan olabilmeyi Rabbimizden niyaz ediyorum...
Sehl bin Huneyf (r.a)'dan rivayet edildiğine göre,Allah Rasulu(s.a.v)şöyle buyurdu:
"Kim canı gönülden şehid olmayı Allah'tan isterse,Allah o kimseyi,velev ki döşeğinde ölsün,şehitlerin derecelerine ulaştırır."
(Müslim İmaret 157(1909);Ebu Davud,Vitr 26(1520);Tirmizi,Cihad 19(1653);Nesai Cihad 36...)
(Emir ve Yasak hadisleri sayfa:287)
Ayrıca içinde bulunduğumuz kutlu doğum haftası münasebetiyle bizlere lanse edilen,hoşgörü* abidesi(!),savaşmamış(!)adeta tasavvuf ehli(!)bir peygamber empozesini,bizzat O'nun sünnet ve hadisleri reddediyor.Yerine göre tebessüm eden,gülen,yerine göre kızan,müslümanlara karşı bir hareket sezdiğinde,saldırıdan önce hücuma geçen veya en mükemmel savaş teknikleri ile savunma stratejileri geliştiren cihad eden ve cihadı seven ve cihadı teşvik eden bir peygamberdir O(s.a.v).
***
Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında:
"Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir.
Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığı ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak.
Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkân bulamıyorum. Onlar da beni tâkibe imkân bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor.
Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e kasem olsun Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim."
Buharî,İman 25, Cihâd 2,119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Müslim, İmâret 103- 107, (18?6), (8, 119); Muvatta, Cihâd 2, (2, 444), 40, (2, 465); Nesâî, Cihâd 14,(6, 16), İman 24.
***
Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah korkusuyla göz yaşı döken kimse, süt memeye geri dönmedikçe ateşe girmez. Bir kul üzerinde, Allah yolunda yapışan tozla, cehennemin dumanı biraraya gelmez."
Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 8, (1633); Zühd 37,(2372); Nesâî, Cihâd 8, (6,12).
***
Müslim, Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallahu anhümâ)'dan şunu kaydeder:
"- Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"Şehidin -borç hariç- bütün günahları affedilir."
Müslim, İmâret 118.
***
Yahya İbnu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Bedir'de bizleri) cihâda teşvik etti, cenneti hatırlattı. Bu sırada Ensâr'dan biri, elindeki hurmalardan yemekte idi. Birden: "Ben şunları bitirinceye kadar oturacak olursam dünyaya fazla hırs göstermiş olacağım" dedi ve ellerindeki hurmaları fırlatarak kılıncını çekip öldürülünceye kadar savaştı."
Muvatta, Cihâd 42, (2, 466); Buharî, Megâzî, 17; Müslim, İmâret 145, (1901).
***
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır."
Tirmizî, Fedâilu'1-Cihâd 26, (1668).
***
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın katıldığı gazvelerden birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine kadınları ve çocukları öldürmeyi yasakladı."
Buharî, Cihâd 147,148; Müslim, Gihâd 24, (1744); Muvatta 3, (2, 447); Tirmizî, Gihâd 19, (1569); Ebu Dâvud, Gihâd 34, (1667); İbnu Mâce, 30, (2841).
*Hoşgörü:Allah Rasulü(s.a.v) kendi şahsını ilgilendiren konularda,mütevazi,affedici idi.Ancak konu Allah'ın emirleri ve risalet ise bunda böyle bir durum sözkonusu değildi.İtibarlı bir aileden gelen bir kadının yaptığı hırsızlıktan dolayı,onun hakkında had cezasını uygulaması buna bir örnektir,cezayı hafifletme veya uygulamama,affetme gibi bir durum asla söz konusu olmamıştır.Bu yöndeki talepler karşısında da öfkelendiği ve asla taviz vermediği bilinen bir gerçektir.
hayatcemresi
No comments:
Post a Comment